Hangi Padişah Döneminde Batı’dan Yararlanmıştır? Bir Genç Yürekten Tarihe Yolculuk
Kayseri’de yaşayan, 25 yaşında, bol bol günlük tutan bir genç olarak bazen tarihin derinliklerine dalarak geçmişi keşfetmek istiyorum. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun o büyük devri beni her zaman etkilemiştir. Bir gün, canım sıkıldığı bir anda kafamda bir soru belirdi: Hangi padişah döneminde Batı’dan yararlanmıştır? Bu soru, beni hiç olmadığı kadar derin bir düşünceye sevk etti. Hayal kırıklıkları, umutlar, büyük savaşlar ve zaferler… Hepsi bir araya gelip bir padişahın öyküsünü oluşturmuştu.
Beni bu soruyu düşünmeye iten şey, geçmişin içindeki kaybolmuş başarıların öykülerini bulmak istememdi. Kendimi kaybolmuş bir yolcunun yerine koyarak bu soruya yanıt aramaya başladım. Ve o zaman fark ettim: III. Selim dönemi… Batı’dan yararlanmak, Osmanlı için bir dönüm noktasıydı.
Batı’yla Tanışma: III. Selim ve Yenilik Arayışı
İzlediğim bir belgesel beni bambaşka bir dünyaya götürmüştü. O dönemde, Batı’nın bilgi birikimi ve teknolojik ilerlemeleri Osmanlı İmparatorluğu için adeta bir ışık gibi parlıyordu. III. Selim, her şeyin çok daha farklı olmasını istiyordu. O dönemde Osmanlı’nın Batı’ya olan ilgisi büyüyordu ve Sultan, kendi imparatorluğunu bu gelişmelerle güçlendirmek istiyordu. Bu bana ilginç gelmişti çünkü bir padişahın batılılaşma yolunda adım atması cesur bir karar gibi görünüyordu.
Bu gelişme, dönemin halkı için büyük bir umut kaynağıydı. Ama aynı zamanda çok büyük bir hayal kırıklığının habercisi de olabilirdi. III. Selim’in Batı’yla olan bu bağlantı kurma çabası, sadece padişahın değil, Osmanlı’nın da kaderini değiştirecek kadar önemliydi.
Bazen hayatta her şeyin dönüm noktaları vardır. III. Selim’in Batı’dan yararlanma çabası da böyle bir noktada başladı. Birçok yenilikçi fikri hayata geçirmeye karar verdi. Batı’daki askeri stratejiler, bilimsel buluşlar ve kültürel yenilikler Osmanlı’ya nasıl entegre edilebilirdi? İşte o an her şey birbirine bağlanmaya başladı.
Yeni Düzenin Doğuşu: Nizam-ı Cedid
III. Selim’in Batı’dan aldığı ilhamla yaptığı en büyük hamlelerden biri, Nizam-ı Cedid adlı reformlarıydı. Osmanlı İmparatorluğu, bu reformlarla Batı’daki yenilikçi askeri sistemleri ve kültürel anlayışları taklit etmeye başlamıştı. III. Selim, Avrupa’daki modern orduyu örnek alarak yeni bir ordu kurmaya karar vermişti. Bu, hem askeri yapıyı güçlendirmek hem de devletin ayakta kalmasını sağlamak için atılan cesur bir adımdı.
Kendimi düşündüm, “Yani bir padişah, kendi kültürüne, geçmişine rağmen Batı’dan faydalanmaya karar veriyor. Ne kadar cesurca bir adım!” Bu cesaretin, elbette bir bedeli vardı. Yeni reformlar, eski düzenin muhafazakâr unsurlarının tepkisini çekti. Bazen hayat, en doğru bildiğimiz şeyleri sorgulamaya başladığımızda zorlaşır. Batı’dan faydalanmanın getirisi, bu yeniliklerin halk arasında büyük bir direnişle karşılaşmasıydı.
Bir Hayal Kırıklığı: Yıkılan Umutlar
III. Selim’in reformları başlangıçta umut vericiydi. Yeni ordu, eğitim sisteminde yapılan değişiklikler, Batı’daki teknik ve bilimsel gelişmelerin Osmanlı’ya aktarılması… Hepsi birer ışık gibi parlıyordu. Ama işte o hayal kırıklığı, kısa sürede ortaya çıktı. III. Selim’in reformlarına karşı çıkanlar, eski düzenin savunucuları ve saray içindeki çekişmeler hızla büyüdü.
Bir süre sonra, reformların getirdiği yeni düzenin zorlukları ve Batı’ya olan yakınlaşma, Osmanlı içindeki çatlakları derinleştirdi. Nihayetinde, 1807’de bir isyan patlak verdi. Kabakçı Mustafa İsyanı ve Nizam-ı Cedid’in sona ermesi, Sultan’ın reform çabalarının başarısız olduğunu simgeliyordu. O an, büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım. Bu kadar çaba, bu kadar umut, bir anda yıkılmıştı.
Ama bu başarısızlık, aslında büyük bir dersin de başlangıcıydı. III. Selim, Batı’dan yararlanma çabalarıyla Osmanlı’ya modernleşme yolunda bir pencere açmıştı. Bu pencere, belki o dönemde tam anlamıyla açılmadı, ancak ardında bir iz bırakmayı başardı.
Batı’dan Yararlanmanın Gerçek Anlamı
Hayal kırıklığı içinde kaybolmuşken, bir anda fark ettim: Batı’dan yararlanmak demek, sadece teknolojiyi almak değil, aslında bir zihniyet değişikliği yapmaktır. III. Selim, Batı’daki yenilikleri yalnızca dışarıdan almakla kalmadı; aynı zamanda bu yenilikleri kendi toplumuna, kültürüne uyarlamaya çalıştı. Batı’nın etkisiyle yapılan bu reformlar, Osmanlı’nın batılılaşma sürecinin temel taşlarını attı. Her ne kadar o dönemde başarılı olmasa da, uzun vadede bu fikirler Osmanlı’da derin izler bıraktı.
Bugün bu yazıyı yazarken, III. Selim’in cesaretini ve vizyonunu anlıyorum. Yeniliklere ve değişime açık olmak, bazen çok pahalıya mal olsa da, bir toplumun gelişmesi için atılacak en önemli adımdır. III. Selim’in dönemi, Batı’dan yararlanmanın yalnızca askeri alanda değil, tüm bir kültür ve düşünce yapısında bir devrim başlatma çabasıydı.
Sonuç: Geçmişin Işığında
Kayseri’de, bir kafede oturup bu yazıyı yazarken, o dönemin derinliklerine inmek ve tarihin bu kadar ilginç ayrıntılarına tanıklık etmek beni etkiledi. Batı’dan yararlanmak demek sadece dışarıdan teknolojiyi almak değil, aynı zamanda farklı düşünce biçimlerine açık olmak demektir. III. Selim, bu açılımı yaptı ve Batı’yı içeri alarak bir dönemin sonunu, yeni bir zamanın başlangıcını müjdeledi. Bunu hayal kırıklığıyla karışık bir umutla takip ettim.
İçimde bir ses, bu olayların bana öğrettiği en önemli şeyin “değişimden korkmamak” olduğunu söylüyor. Hangi padişah döneminde Batı’dan yararlanılmıştır? Tabii ki III. Selim döneminde. Ve ben de bu değişimin peşinden gitmekten korkmamalıyım.