KİT İşçi Ne Demek? Öğrenme, Emek ve Kurum Kültürü Üzerine Pedagojik Bir Bakış
Öğrenmenin Dönüştürücü Gücüyle Başlayan Bir Hikâye
Bir eğitimci olarak, her insanın öğrenme sürecini bir yolculuk gibi görürüm. Bu yolculuk, yalnızca bilgi edinmekle değil, kendini ve toplumu dönüştürmekle ilgilidir. “KİT işçi” kavramı kulağa bürokratik bir tanım gibi gelse de, aslında bu yolculuğun önemli bir kesitini anlatır.
Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT), devletin ekonomik faaliyetlerde bulunduğu kurumlardır. Bu kurumlarda çalışan emekçiler — yani “KİT işçileri” — yalnızca üretimin değil, aynı zamanda toplumsal öğrenmenin bir parçasıdır. Çünkü her iş, bir öğrenme biçimidir; her kurum, bir eğitim ortamı.
Bir KİT işçisi sadece üreten değil, öğrenen bir bireydir.
Bu noktada şu soruyu sormak gerekir: İş ve öğrenme arasındaki çizgi ne kadar net, ne kadar geçirgendir?
KİT İşçisi Kimdir? Kurumsal Öğrenmenin Sessiz Kahramanı
KİT işçisi, devletin ekonomik gücünü sahada temsil eden kişidir. Enerji, ulaşım, madencilik, iletişim gibi sektörlerde görev yapar. Ancak pedagojik bir perspektiften bakıldığında, onun rolü yalnızca üretimle sınırlı değildir.
Her gün tekrarladığı görevlerde, aslında sürekli bir öğrenme süreci içindedir. Deneyimsel öğrenme teorisi bize der ki: İnsan, yaptığı işten öğrendiğinde kalıcı bilgiye ulaşır.
Bu açıdan KİT işçisi, “yaşayarak öğrenen” bireyin somut örneğidir.
Bir işçinin sabah vardiyasındaki gözlemi, makine sesiyle kurduğu ilişki, ekip arkadaşlarıyla kurduğu diyalog; hepsi birer öğrenme pratiğidir. Öğrenme bazen bir sınıfta değil, üretim hattının tam ortasında gerçekleşir.
Pedagojik Yöntemler ve Kurumsal Öğrenme Ortamı
Eğitim bilimlerinde “öğrenme ortamı” kavramı önemlidir. Sınıf, laboratuvar, kütüphane gibi mekânlar öğrenme sürecinin destekleyicileridir.
Peki, bir KİT işçisinin fabrikası, atölyesi ya da santral sahası neden bir öğrenme ortamı olmasın?
John Dewey’in “yaparak öğrenme” yaklaşımı tam da bu noktada devreye girer. KİT işçisi, emeğiyle ürettiği kadar öğrenir de. Her arıza, her planlama, her tartışma yeni bir pedagojik deneyimdir. Üretim süreci bir eğitim laboratuvarına dönüşür.
Bu anlamda KİT işçisinin deneyimi, kurumsal bilginin temel kaynağıdır. Bir kurumun sürdürülebilirliği, çalışanlarının öğrenme kapasitesine bağlıdır.
Bir an durup düşünelim: Bir fabrika yalnızca ürün mü üretir, yoksa bilgi de üretir mi?
Bu sorunun yanıtı, eğitimin yalnızca okulla sınırlı olmadığını hatırlatır.
KİT İşçisi ve Toplumsal Öğrenme
Bir toplumun öğrenme kültürü, yalnızca okullarda değil, iş yerlerinde, sokaklarda, üretim alanlarında şekillenir.
KİT işçileri bu kültürün taşıyıcılarıdır. Çünkü onlar, bireysel emeği toplumsal faydaya dönüştürürken, aynı zamanda dayanışmayı, sorumluluğu ve kolektif bilinci öğrenirler. Paulo Freire’nin “özgürleştirici eğitim” anlayışında olduğu gibi, gerçek öğrenme bireyin çevresini dönüştürmesiyle başlar.
Bir KİT işçisi, çalışma arkadaşına bilgi aktarırken bir öğretmene dönüşür; üretim sırasında sorun çözerken bir araştırmacı olur; yenilik önerisi getirdiğinde bir düşünür haline gelir.
İşte bu nedenle KİT işçisi, yalnızca ekonomik değil, pedagojik bir figürdür — hem öğrenen hem öğreten bir özne.
İş, Öğrenme ve Öz-Farkındalık
Bir işin içindeki pedagojiyi fark etmek, insanın kendi gelişimini fark etmesidir.
KİT işçisi, yaptığı işi daha verimli kılmaya çalışırken aslında kendi bilişsel süreçlerini yönetir. Bu da öz-düzenleme becerisi olarak adlandırılır. Kognitif psikoloji açısından bakıldığında, bu beceri bireyin öğrenmesini derinleştirir.
Her görev, bireyin hem el becerisini hem de düşünsel kapasitesini geliştirir.
Bu süreç, bireysel farkındalığı artırdığı kadar toplumsal bilinçlenmeyi de beraberinde getirir.
Sonuç: KİT İşçisi, Öğrenen Toplumun Temel Taşı
KİT işçisi, üretim zincirinin yalnızca bir halkası değildir; aynı zamanda öğrenen bir toplumun aktif bileşenidir.
Her gün tekrar eden rutinler içinde bile öğrenme vardır, gelişim vardır, anlam arayışı vardır.
Bu nedenle eğitim, iş yaşamından kopuk düşünülemez.
Son bir soru bırakalım: Sen kendi işinde ne öğreniyorsun?
Bir günün sonunda sadece emek mi veriyorsun, yoksa kendini de yeniden mi inşa ediyorsun?
Belki de öğrenme, sandığımızdan çok daha yakınımızdadır — tam da çalıştığımız yerin içinde.